Rebetiko 1850 – 1950 yılları arasında merkez üssü Ege Denizinin iki yakası olmak üzere, oldukça geniş bir coğrafyaya damgasını vurmuş bir alt kültürdür. Bu özelliği ile 2017 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kendine yer buldu.
Başlıkta Rebetiko ve Rebetika kavramlarını ayrı ayrı kullanmamız tesadüf değildir.
Yaygın kanaatin aksine, rebetiko ve rebetika iç içe geçmiş, birbirini tamamlayan ve fakat aynı zamanda teknik olarak birbirinden farklı iki kavramdır.
Rebetiko bir alt kültür, bir yaşam stili, hayata bakış açısıdır.
Özellikle 1920 sonrası, Büyük İzmir yangını ve Kurtuluş Savaşı bu kültür için bir milattır. Nüfus mübadelesiyle birlikte yeni ve zor şartlarda hayata tutunmaya çalışan mültecilerin ve alt proleter kesimin haksızlığa, adaletsizliğe itirazı etrafında şekillenen özel bir kültürdür Rebetiko.
Bu noktada milliyet, coğrafya bağımsız, ticari amaç gütmeyen bir oluşumdan bahsediyoruz esasen. Genel anlamda burjuvaziye karşı bir tavır, bir dik duruş diye de tanımlayabiliriz Rebetiko’yu.
Rebetika ise bu alt kültürün müzikal yansımasıdır; Kederin, sevincin, aşkın ve hüznün eşsiz bir harmanı, karışık duyguların müzikal karşılığıdır.
Yunan ve Türk halklarının duygularından doğmuştur. Bir diğer deyişle ''Hayatın müzik halidir, biraz tatlı epeyce de acı'', Küçük Asya'dan Pire'ye kadar.
Özetle; Büyük mübadelenin ardından iyice şekillenen, Pire’nin esrar tekkelerinde, hapishanelerinde serpilip büyüyen, sonraları Atina’nın kulüplerinde kendine yer bulan bir alt kültür ve müzikal yansımadır Rebetiko.
Nasıl bir zevk ve keyifle okudum bu girişi. O kadar hevesle bekleyeceğim ki yazılarının gerisini. Emeklerin ve varlığın için çok teşekkür ederim sevgili Arkan Abi. Tadı damağımda kaldı!!!
Bayıla bayıla takipteyim Arkancığım. Ne iyi ettin! Takipçisi ve katılımlı tartışmaları bol olsun blogunun.