Bir önceki yazımda kendime oldukça zor bir görev yükleyerek, rebetikonun tanımını yapmaya çalıştım. Şimdi ‘‘Aman canım ne kadar zor olabilir ki bu tanım?’’ demeyin. Zira yüzyılı aşkın bir süredir nice akademisyen, müzisyen, sanatçı, sosyal bilimci bu soruya doğru, tutarlı cevaplar aradı, aramaya da devam ediyor. İşin zorluğu şu ki, günümüzde halen rebetin ve rebetikonun tanımını genişletmeye, zenginleştirmeye devam ediyoruz.
Şu an ‘‘rebetikoyu az çok tanımladık, peki rebet nedir? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Madem öyle, bu soru için de bir parantez açalım. Kelime anlamı ‘‘bitirim’’ olan rebet, itirazı, derdi olan ve bu derdini yaşam tarzı, duruşu ve müziğiyle dışa vuran kişidir. Bu itirazın ne olduğunu ve Rebetleri daha sonraki yazılarda detaylı olarak ayrıca ele alacağım.
Okumakta olduğunuz yazıda da en az ilki kadar zor bir görev yüklendim aslında. Yaptığım rebetiko tanımından yola çıkarak bu alt kültürün hayat bulduğu geniş coğrafyadan bahsetmek istiyorum.
Rebetiko bir yaşam stili, bir alt kültür, bir hayata bakış açısıdır. Bu zengin kültürün bir milliyeti, bir dini yok. Kökleri Anadolu’ya (Küçük Asya) uzanan, mübadele sonrası Yunanistan’da büyük ustalar tarafından ‘‘maddi çıkar gözetmeden’’ yüceltilen, ABD ve Birleşik Krallık’ta yapılan değerli plak kayıtları sayesinde de günümüze kadar taşınan önemli bir kültür. Gelin rebetikonun coğrafyasını anlamaya çalışalım şimdi..
Coğrafyayı tam anlamak için 1800’lere geri gitmemiz gerekir.
Yunan tarihi siyasi, toplumsal karışıklıklar ve büyük acılarla doludur. Bu çalkantılı süreç Yunanistan’ın 1821’de bağımsızlığını kazanmasıyla başlamış, 1832’de Krallığın ilan edilmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Baskı rejimleri, Kralcılar ve Cumhuriyetçiler arasındaki çekişmeler, endüstri devriminin getirdiği ekonomik zorluklar, Balkan savaşları ve iki büyük dünya savaşı, arkasından gelen askeri cunta rejimi derken, Yunanistan’ın yaşadığı bu zorlu dönem 1974 yılına yani askeri rejimin düşmesine kadar sürmüştür.
Bu genel girişten sonra rebetiko coğrafyasına derin bir giriş yapalım:
Coğrafyaya tam manasıyla hakim olmak için Helen halklarının yaşadığı topraklara, İstanbul, İzmir, Pire, Yunan Adaları, İskenderiye, Kahire ve hatta ABD’ye kadar uzanmamız lazım. Aşağıdaki haritada, bahsedeceğimiz konuların geçtiği bölgeyi kısmen görebilirsiniz (Kaynak: Road to Rebetika kitabı. Yazar: Gail Holst)
İZMİR
1850 sanayi devrimiyle birlikte Helen halklarının yaşadığı coğrafyalarda belli bir refah ve zenginlikten bahsedebiliriz. Sanatın, kadın ve erkeğin birlikte dahil olduğu eğlence hayatının yoğun yaşandığı bir dönem. Yukarıda bahsettiğimiz zaman aralığında (1922’ye kadar) İzmir büyük bir inci. Kosmopolit yapısı, tiyatroları, operaları ve büyük otelleriyle çok renkli bir yaşama sahip. Aynı zamanda büyük bir ticaret merkezi. Nüfusun büyük bölümü Rum, Ermeni, Yahudi ve İtalyan kökenli Anadolululardan oluşuyor. Kadınlı erkekli katılımın olduğu mekanlar ve kahvehanelerde Smyrneika tabir ettiğimiz İzmir üslubunda parçalar icra edilirmiş o dönem. Panagiotis Toundas, Rita Abatzi ve Anestis Delias gibi önemli rebetiko figürleri İzmir’de yetişmiş. Bu sebeple büyük İzmir yangını ve takip eden büyük mübadele sonrası, İzmir’den Yunanistan’a giden ilk göçmen rebetiko’dur diyebiliriz rahatlıkla.
İSTANBUL
İstanbul da tarihi dokusu, imparatorlukların başkenti olması özelliği, kozmopolit yapısı, zenginliği, sanatı, tarihi ve renkli eğlence hayatıyla rebetikonun filizlendiği ana merkezlerin başında geliyor. Rebetikonun nazlı ve çapkın sesi Roza Eskenazi ve Dalgas lakaplı bestecisi meşhur Antonis Diamantidis İstanbullu rebetiko figürleridir. Dediğim gibi müzikalite konusuna daha sonraki yazılarda detaylı değineceğiz.
SYROS ADASI
Başkent Atina 1850’lerde küçük bir şehir, ancak büyük bir deniz gücü (deniz gücü derken sadece askeri değil, ticaret ve uluslararası ilişkiler ve bağlantılar manasında da) Bununla birlikte Yunan adalarında özellikle de Syros’ta sanat dolu, müzik dolu, görkemli bir yaşam var. Halkın büyük bölümü Katolik. Bu özel ada için rebetikonun serpildiği coğrafyalardan biri diyebiliriz rahatlıkla. Rebetikonun patriği, babası olarak kabul edilen büyük besteci ve yorumcu Markos Vamvakaris’in de bu adada doğduğunu özellikle not düşmek isterim. Dolayısıyla adanın rebetiko kültüründe özel bir yeri var.
PİRE-ATİNA-SELANİK
Rebetiko Anadolu’da filizlendi demiştik. Bu özel kültürün/müziğin serpildiği ve geniş kitlelere ulaştığı coğrafya da Atina (özellikle Pire Limanı) ve Selanik’tir.
Büyük İzmir yangını ve mübadele sonrası yaklaşık 1.500.000 ortodoks iki hükümetin ortak kararıylaYunanistan’a, ağırlıklı olarak da Pire bölgesine göç etmek zorunda kaldı. Yine Atina’ya bağlı Drapetsona da en çok göç alan bölgelerden.
Kültürünü ve müziğini Anadolu’dan getiren göçmenler ve Yunanistan’da zor ekonomik şartlarda hayata tutunmaya çalışan işçi sınıfı balıkçı barınaklarında buluşup ortak ve çok zengin bir kültürün köklerini oluşturdular. Daha önce de değindiğim gibi ilerleyen yazılarda Pire okulu tabir ettiğimiz Pireotika’ya detaylı değineceğiz (1930-1940)
ABD
.. ve geldik rebetikonun sürpriz coğrafyasına. ‘‘Bu kültürün Amerika kıtasıyla nasıl bir ilgisi olabilir?’’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim. O zaman buyurun:
1893-1924 yılları arasında çetin ekonomik şartlar, üst üste yaşanan savaşların getirdiği zorluklar, sanayi devriminin negatif etkileri ve işsizlik sebebiyle 500.000 Yunan ABD, Avustralya, Kanada ve İngiltere’ye göç etmiş (toplam nüfusun %25’ine denk geliyor)
Özellikle ABD’de büyük bir Yunan diasporası oluşuyor.
Bu coğrafyaya özel vurgu yapmamın ana sebebi şu: Anadolu’dan ve Yunanistan’dan göçen şarkıların ilk kez plağa kaydedildiği yer ABD’dir, o yüzden çok değerlidir. Şunu da vurgulayalım: Bu parçaları ‘‘rebetika’’ ismiyle (etiketiyle) kaydeden ilk şarkıcı İstanköy adası (Kos) doğumlu Marika Papagika’dır.
Özetle:
Rebetiko 1850-1950 arası İzmir, İstanbul, Atina, Yunan adaları, Mısır ve ABD’ye uzanan geniş bir coğrafyada hayat buldu. Bir sonraki yazıda rebetika türlerini inceleyeceğiz.
Teşekkür: Rebetiko yolculuğumda bilgi ve desteğini eksik etmeyen sevgili dostum Dr Haşmet Pamuk’a sonsuz teşekkürlerimle.
Çok keyifli , şahane bir yazı olmuş .. 👏👏👏Teşekkür ederiz .. Ufak bir katkıda bulunmak isterim .. Selanik ‘lilerin bu konuda alınganlıkları var biraz , Yunanistan Wikipedia sında rebetiko ana şehirlerinden biri Selanik olarak yazılmaktadır ..
Tsitsanis'in (1915 -1984 ) yazdığı şarkıların dörtte üçü Selanik ve Trikala'’da yazmıştır .. Rebetiko'nun en büyük tarihi Selanik'te yazılmıştır( biraz abartmayı severler ) , çünkü şehir ilham kaynağı olan yoksullukla ilişkilendirilmiştir. "Selanik benim zavallı annem" böyle ortaya çıktıştır demişler ..